728 x 90

Deprem Bölgesinden İSG Uz. Onur Kızılgün’le Söyleşi

Deprem Bölgesinden İSG Uz. Onur Kızılgün’le Söyleşi

Depremi an be an yaşayan ve günlerdir deprem bölgesinde aktif olarak her türlü yardımda bulunan A Sınıfı İş Güvenli Uzmanı Onur Kızılgün’le

Depremi an be an yaşayan ve günlerdir deprem bölgesinde aktif olarak her türlü yardımda bulunan A Sınıfı İş Güvenli Uzmanı Onur Kızılgün’le gerçekleştirdiğimiz söyleşi

1. Merhaba Onur Bey, öncelikle çok büyük geçmiş olsun. Söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Neler hissediyorsunuz?
Öncelikle yaşamış olduğumuz deprem nedeni ile hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar ve yakınını, sevdiklerini kaybeden herkese başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Acımız büyük, öyle büyük ki tarifine kelimeler kifayetsiz, cümleler noksan kalır. İnsanoğlunun doğa karşısındaki aczinin ve çaresizliğinin en açık örneğini yaşadık ve yaşıyoruz.

2. Siz depremi bire bir yaşadınız o anları anlatabilir misiniz? Ailenizi nasıl yönlendirdiniz?
İlk depremi (Kahramanmaraş Pazarcık, 7.8 büyüklüğünde) 04:17’de, Adana’da 10.katta yer alan evimizde, ailemle birlikte yaşadık. Uykumun hafifliği nedeni ile ilk uyanan oldum ve önceden yaşamış olduğumuz deprem örneklerine istinaden biraz soğukkanlı ve sağduyulu olarak eşimi uyandırdım. Ona “Deprem oluyor, kendine gel” dedim. Bu arada oğlum Yasin (24) ve Yunus Emre (18)’ de kalkmışlardı. Onlara “güvenli alanda durun” diye seslendim. Ben ve eşim de yatağın yanında konumlandık. Ama içimden “şimdi bitecek ve duracak” diye geçirirken, bitmiyor ve şiddetini daha bir arttırıyordu. Sağa sola doğru sanki konkasör eleği gibi sallanıyorduk. Kendimle konuşmayı bıraktım ve eşime “galiba ineceğiz, şehadet getir” dedim ve kaç defa şehadet getirdim bilmiyorum. Sonra durdu. Hemen ayaklandık, birbirimize seslendik ve hızlıca tahliyeye başladık. Binayı tahliye ederken komşuları da yönlendirdik ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım ettik. Aşağıya inince komşularla birlikte yüksek binalardan uzak boş arsa alanlarına yöneldik. 10 dakika kadar geçmişti ki 6.4 büyüklüğünde Elbistan merkezli bir deprem daha oldu. Birkaç dakika içinde herkes sokaklardaydı ve yollar tamamen tıkanmış haldeydi. Telefondan ve sosyal medyadan acı haberler düşmeye başlamıştı ve depremin büyük bir coğrafyada etkili olduğunu anlamıştık. Alınan her haber acıları katlandırıyordu. Yolu kapatan araçları yönlendirerek ambulans ve polis araçlarının geçişine yön vermeye çalıştık. Hava soğuktu ve yağmur yağıyordu. Güvenli alanda, park halinde bulunan araçlara biniyordu tanıdık olan olmayan. Gün sokakta ağarmış, ağırlaşan tablo daha bir acı hal almış, herkeste yaşam kaygısı öne çıkmıştı. Çevremdeki insanlara sakin olmaları yönünde telkinlerde bulunuyordum.

3. Sonrasında hayatınızı nasıl idame ettirdiniz? Depremle ilgili öncesinde bir hazırlığınız var mıydı?
Birkaç yıl önce yüksek katlı beton yapılardan sıkılarak şehir merkezine 15-20 dakika mesafede bir hobi bahçesi edinmiştik. İçerisine 7×3 boyutlarında bir konteyner koymuş, elektrik ve su aboneliği yaptırmıştım. Konteyner içinde mutfak, oda ve WC bulunmaktaydı. Burası pandemi döneminde izolasyon alanı olarak da belirlediğimiz yerdi. Deprem sonrasında insanların belki de en önemli ihtiyacı güvenli bir barınma alanıydı. Biz buna sadece yaşam konforumuzdan biraz ödün vermiş olarak fazlasıyla sağladık. Keşke herkesin en az bizim şartlarımızda imkanı olsaydı. Birçok insan hala arabasında yaşam mücadelesi veriyor.

4. Deprem bölgesinde ulaşım noktasında yaşadığınız problemler neler oldu?
Deprem sonrası ulaşım kilitlenme noktasına geldi. Zamanla şehir içi yollar erişime açıldı. Ancak şehirlerarası yollar depremin tahrip nedeni ile yer yer durma noktasına geldi. Karayolları ve ilgili belediyelerin işbirliği içerisinde yollar en azından iki yönde bazen birer, bazen ikişer şerit halinde erişime açıldı. Ancak uzun araç kuyrukları yine de oldu.

5. Siz hangi bölgelere gittiniz ve neler yaptınız?
Depremin birinci günü 10:00’a kadar Adana’da ve sonrasında Hatay Dörtyol ve İskenderun’da bulundum. Hatay Dörtyol’da bulunan çalışma alanımın yöneticilerini telefonla arayarak durum bilgisi aldım ve sonra yerinde görmek üzere işyerine uğradım. Çalışanlar, işyeri bina ve eklentileri hakkında bilgi aldım ve ilgili Yönetici arkadaşlarla fiziki kontrollere iştirak ettim. Çalışma alanı deprem durum değerlendirmesi sonrasında İskenderun’a hareket ettim. OSGB şubelerimiz tarafından tüm arkadaşlarımız aranmış ve kendisinden haber alınamayan iş güvenliği uzmanı arkadaşımız Atacan ASLAN’ın ikamet adresine gitmem yönünde destek ricası geldi. Bu nedenle arkadaşımızın ikametgah adresine alternatif yolları kullanarak gittim. Maalesef binaları göçmüş ve ailesi ile birlikte göçük altında kalmıştı. Komşularından enkaz altından çıkarıldıkları ve hastaneye sevk edildikleri bilgisini aldım. Her yer yıkılmış veya yan yatmış binalarla doluydu. Yıkılan binaları saymak neredeyse mümkün değildi. İnsanlar yıkık binaların başında ağlıyor ve çaresizce yardım çığlığı atıyordu. Herkes kendi derdi ile baş başaydı. Dev beton bloklar, yığınlar haline gelmişti. Ekipman yok, teçhizat yok, iş makinası yok, profesyonel arama kurtarma birimleri yok… Yığınların altından ses geliyor ama uzanıp alamamak, onların sesine çare olamamak, özür diliyorum senden sana uzanamadığım için demek hiç kolay değil.
Hastaneye gittim. Hastane de depremden nasibini eksiksiz almıştı. Yıkılan, çatlayan duvarlar, düşen asma tavan paneller vb. Hastane mahşer yeri gibiydi. Hasta kayıt sistemi yoktu. Her yerde yaralılar vardı, her yerden inleme sesleri geliyordu. Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları panik halinde, yılgın, bitmiş, tükenmiş haldelerdi ve o çaresizlik içinde sorumluluk bilinci yüksek fedakar insanlar yer kürenin artçı depremlerine inat hala görevlerinin başındaydı.
Depremin ikinci günü, Tez Medikal Genel Müdürlüğü tarafından organize edilen yardım kolilerinin hazırlanması ve dağıtımı için Dr. Bülent BÜYÜKİZ, İbrahim HELVACI ve akrabası ile birlikte görev aldık. Yardım kolilerini Hatay Dörtyol, İskenderun, Antakya ve Gaziantep’te dağıtıma götürdük.

6. Ulaşım noktasında neler gözlemlediniz?
Ulaşım özellikle birkaç gün çok sıkıntılı ve uzun sürdü. Normal zamanda 2 – 2,5 saat süren yol, 7-8 saate çıktı. Yolların kaplamasında deprem nedeni ile deformasyon oluşmuştu. Derin ve ayrık çatlaklar otoban yolun eş zamanlı olarak iki yönünü de kullanmayı imkansız hale getirmişti. Yolculuk süresinin uzaması nedeni ile bazı araçlar yakıtı bittiği için, bazları da arızalandığı için yolda kalmışlardı. Yakıt istasyonlarında yakıt kıtlığı ve istasyonlara ikmal aksaklığı nedeni ile sorunlar yaşandı. Dinlenme tesislerinde pek hoş olmayan fırsatçılık yaklaşımlarını da üzülerek tecrübe etmiş olduk. İnsanoğlunun farklı farklı türleri var. Kimisi elindeki son suyu paylaşır, kimisi en basit bisküviden servet edinmeye çalışır. Kötüler olmasa galiba iyilerin kıymetini anlayamayacağız. Allah vicdan sahibi iyi insanların sayısını arttırsın.

7. İntikal ettiğiniz deprem bölgelerinde hangi alanlarda toplanıldı?
İlk günlerde toplanma alanı diye bir kavram yoktu. Belki de “güvenli toplanma alanı” sadece bir söylemdi. Çoğunlukla yerleşim yerleri bitişik nizamlı yapılardan oluşmaktaydı. Şehir içi cadde ve sokaklarda bırakın araçla ilerlemeyi yaya ilerlemek dahi zordu. İlerleyen günlerin sonunda organizasyonel çalışmalar yapılarak, toplanma, kamp ve yardım malzemesi dağıtım istasyonları oluşturulabildi.

8. Kurtarma anındaki gözlemleriniz doğrular ve yanlışlar nelerdi?
Arama kurtarma faaliyetleri için ilk günler ekipman yoktu, iş makinası yoktu, profesyonel ekip yoktu, elektrik olmadığı için jeneratöre ihtiyaç duyuluyordu ama o da yoktu. Enerjili ekipmanın yokluğunda kullanılabilecek kazma, kürek yoktu. Binaları ayakta tutmaktan yoksul olan aciz demiri kesecek makas yoktu, beton bloğu yana devirecek manivela yoktu. Yaralı taşımasını bilmeyen, sağlam insanı taşırken düşürüp yaralanmasına neden olanlar vardı. Bu kadar yokluk içinde gönüllü çoktu, cömertlik çoktu, halden anlayan insan çoktu. İşini büyük bir özveri ile yapmaya devam eden sağlık çalışanları vardı.

9. Deprem bölgesinde İlk gözlemleriniz nelerdi?
Bir bölgenin yok oluşu.

10. Eklemek istediklerinizi paylaşır mısınız?
“Deprem öldürmez. Bina öldürür” sözü bir kez daha tescillendi. Olan oldu, gidenler gitti. Önemli olan hayatta kalanları tekrar normale döndürmek. İnsanlar her şeyden korkar oldu. Kaygıları değişti. Ruh sağlıkları belirsiz.
Selam ve Saygılarımla,
Onur KIZILGÜN
İş Güvenliği Uzmanı

Admin

Admin
ADMINISTRATOR
PROFILE